Victor Hugo'nun 1866 yılında yayımlanan "Deniz İşçileri" (Les Travailleurs de la Mer), insanın doğayla verdiği amansız mücadeleyi konu alan etkileyici bir romandır.
Roman, Guernsey Adası'nda yaşayan genç balıkçı Gilliatt'ın, sevdiği kız Déruchette'in babasına yardım etmek için batık bir geminin motorunu kurtarma çabasını anlatır. Gilliatt'ın yalnızlığı, doğaya karşı verdiği fiziksel ve ruhsal savaş, romanın merkezinde yer alır.
Victor Hugo, bu eserinde yalnızca bir aşk ve kahramanlık hikâyesi sunmakla kalmaz, aynı zamanda denizin kudreti, insan iradesi ve yalnızlığın doğurduğu kahramanlık gibi temaları da işler. Gilliatt'ın dramatik kaderi, insanın doğa karşısındaki kırılgan ama direngen duruşunun sembolü olur.
Roman, Hugo'nun sürgünde yaşadığı Guernsey Adası'na duyduğu hayranlıkla yazılmıştır ve detaylı doğa betimlemeleriyle edebi açıdan büyüleyici bir atmosfer sunar.
"Deniz İşçileri", insan azmi, aşkın karşılıksız doğası ve doğaya karşı verilen mücadele temalarıyla edebiyat tarihine geçmiş, Victor Hugo'nun en özgün eserlerinden biri olmuştur.
Yalnız Kahraman
Guernsey Adası'nda yaşayan içine kapanık ve güçlü bir balıkçı. Toplum tarafından dışlansa da, doğaya karşı verdiği mücadele ve aşkı uğruna gösterdiği fedakârlıkla unutulmaz bir karakterdir.
Masum Aşkın Simgesi
Güzel ve neşeli genç bir kız. Gilliatt'ın büyük bir aşkla bağlandığı Déruchette, roman boyunca saflığı ve masumiyetiyle öne çıkar. Gilliatt’ın tüm mücadelesi ona duyduğu karşılıksız aşk içindir.
Gururlu Gemi Sahibi
Déruchette'in amcası ve koruyucusu. Yenilikçi fikirleriyle tanınan bir gemi sahibidir. Gilliatt'a büyük bir görev vererek, romanın temel çatışmasına zemin hazırlar.
İkiyüzlü Kaptan
Dışarıdan dürüst bir kaptan gibi görünse de aslında çıkarları uğruna her türlü ahlaksızlığa başvurabilecek sinsi bir karakterdir. Gemi kazasındaki rolü romanın kilit olaylarından biridir.
Doğanın Amansız Gücü
Gilliatt'ın en korkunç düşmanlarından biri olan dev ahtapot, doğanın acımasız ve durdurulamaz gücünü simgeler. Gilliatt'ın yaşam mücadelesinin unutulmaz bir sahnesinde yer alır.
Gilliatt'ın denizle, fırtınayla ve dev ahtapotla verdiği amansız savaş, insanın doğanın karşısındaki küçük ama dirençli varlığını simgeler.
Gilliatt'ın Déruchette'ye olan sessiz, saf ve fedakâr aşkı, aşkın en saf haliyle bile mutluluğun garantisi olmadığını gözler önüne serer.
Mess Lethierry'nin buharlı gemisi, ilerlemenin ve geleneksel hayat tarzının çatışmasını simgeler. Roman, değişimin kaçınılmazlığını işler.
Clubin'in sahte erdemliliği ve gizli çıkarları, toplumda iyiliğin görünüşte olabileceği ama gerçeğin çok farklı olabileceği fikrini vurgular.
Gilliatt'ın ada hayatı ve toplumdan dışlanmışlığı, insanın hem doğayla hem kendi yalnızlığıyla mücadelesini etkileyici bir şekilde yansıtır.
Gilliatt'ın aşkı için gösterdiği fedakârlık, sonunda trajik bir kayıpla sonuçlanır. Roman, hayatta çabanın her zaman ödüllendirilmediğini gösterir.