Victor Hugo'nun 1874 yılında yayımlanan "Doksan Üç" (Quatrevingt-treize) adlı eseri, Fransız Devrimi'nin en kanlı ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 1793 yılını konu alır.
Roman, bir yanda Cumhuriyetçi askerler, diğer yanda monarşi yanlısı isyancılar arasında süren acımasız iç savaşın ortasında bireysel insanlık değerlerini, vicdanı ve adaleti sorgular. Gauvain, Cimourdain ve Lantenac gibi güçlü karakterler üzerinden devrimin çelişkileri ve insan ruhunun çatışmaları işlenir.
Hugo, "Doksan Üç"te ne devrimi bütünüyle kutsar ne de tam anlamıyla mahkûm eder; onun yerine insanın adalet, şefkat ve görev duyguları arasındaki trajik ikilemlerini gözler önüne serer.
Roman, Fransız Devrimi'nin yalnızca politik değil, aynı zamanda etik ve insani boyutlarını ele alan güçlü bir anlatıdır. Yoğun diyalogları ve felsefi derinliğiyle Hugo'nun en olgun eserlerinden biri olarak kabul edilir.
"Doksan Üç", özgürlük, adalet, sadakat ve vicdan çatışması gibi temalarıyla edebiyat tarihinde özel bir yere sahiptir.
Kraliyetçi Komutan
Soğukkanlı, disiplinli ve aristokrat bir lider. Monarşi yanlılarının simgesi olan Lantenac, zorlu kararları ve insanlık dramları arasındaki çatışmalarıyla romanın merkezinde yer alır.
İdealist Devrimci
Cumhuriyetçi saflarda savaşan genç bir subay. Vicdanı ve özgürlük idealleri arasında sürekli bir mücadele içindedir. İnsancıl değerleriyle Lantenac'ın karşıtıdır.
Katı Devrim Savunucusu
Gauvain'ın eski öğretmeni ve sadık bir devrimci. Görev duygusunu insan sevgisinin önüne koyar. Adalet ve merhamet arasındaki trajik çatışmanın temsilcisidir.
Masumiyetin Sesi
Çocuğuyla birlikte iç savaşın ortasında hayatta kalmaya çalışan fakir bir köylü kadını. Romanın en saf ve dokunaklı figürlerinden biridir; insanlık umudunu temsil eder.
Görünmeyen Ana Karakter
Roman boyunca, Cumhuriyetçilerle Kraliyetçiler arasındaki iç savaş sadece arka plan değil, olayların yönünü belirleyen görünmeyen bir güç olarak adeta bir karakter gibi hissedilir.
Cimourdain'in mutlak adalet anlayışı ile Gauvain'in merhamet temelli vicdanı arasındaki fark, romanın en derin çatışmalarından birini oluşturur.
Fransız Devrimi'nin idealizmi ile iç savaşın getirdiği yıkım arasındaki gerilim, insanlığın ilerleme arzusu ile şiddet arasındaki ince çizgiyi gösterir.
Marquis de Lantenac'ın krallığa olan sadakati ve kişisel fedakârlığı, devrim sırasında dostlukların ve inançların nasıl sınandığını gösterir.
Michelle Fléchard ve çocukları gibi masum figürler, savaşın ortasında insanlık onurunun ve korunmaya değer hayatların varlığını hatırlatır.
İç savaşın karanlığına rağmen karakterlerin zaman zaman gösterdiği küçük umut ışıkları, Hugo'nun insanlık sevgisini ve iyimserliğini ortaya koyar.
Hem devrimciler hem de kraliyetçiler, inandıkları idealler uğruna yaşamlarını feda ederler; roman, bu fedakârlıkların anlamını ve sonuçlarını sorgular.